29 Mayıs, 2014

Bozcaada 10k


4 yıl aradan sonra yeniden Bozcaada..

Ayvalık'ta yaşamaya başladığımızdan beri pek bir aktivite sever olduk. Ben zaten oldum olası gezenti ruhluyumdur ama doğrusu Umut pek bir evcimendir. İstanbul'da yaşarken bu kadar gezmezdik. Trafik, kalabalık, mesafe .. e üstüne azıcık üşengeçlik derken gezmek biraz yorucu ve meşakatli olurdu bizim için.

Fakat burada eve girmez olduk. Artık yazda geldi. Kapıdan girsen bacadan çıkarız modundayız. Açıkçası bulunduğumuz bölge de gezmek için çok ideal.

Kuzenim ve ailesi bir süredir New Balance'nin düzenlediği koşulara katılıyorlar. 10 Mayıs yarışının Bozcaada'da olduğunu duyunca balıklama atladım. Ayvalık'a alışma aşamasında bu gezinin bize iyi geleceğini düşündük. Hem biraz yürüyüş fena da olmaz hani..
Teyzemler, annem ve babam, kuzenler derken.. biz olduk 4 aile..
Bekle bizi Bozcaada.. 10 Mayıs haftasonu hem güzel teyzemin doğum günü hem anneler günü için ve  tabiki birde koşu için biz geliyoruzzzz.

Çok kalabalık olacağını bildiğimiz için 3 ay önceden otel rezervasyonları yapıldı. Fundoş sağolsun akşam restoranlarda bile rezervasyonumuzu yapmıştı. Heyecanla Mayıs ayını beklemeye başladım. Hem yıllar sonra yine Bozcaada ve Geyikli'de olmak hem de ailecek bir haftasonu geçirmek için sabırsızlaniyordum.

Oldum olası çok sevmişimdir oraları.. Babamın işi dolayısıyla çocukken yazları hep Geyikli'de olurduk.
Çok güzel zamanlarım geçti oralarda.. Çok güzel arkadaşlıklar, yaz akşamları, gündüz çay bahçesi gece disko olan mekanlar,  Hantepe'nin deli rüzgarı, odun iskelesi, Dalyan, zeytinyağı fabrikası, bağ evimiz, bekçi osman abi, bozcaada, Ayazma, salçalı tost.. Say say bitmez.. ilkokul ve ortaokul dönemim..
Uzun zamandır gitmediginiz ama hep çok iyi bildiginiz ve size aitmiş gibi hissettiğiniz yerler vardır.  Geyikli benim için öyle işte..

Bozcaada'ya en son 2010 yılında annemle beraber gitmiştik. Çokta keyifli geçmişti.
Ada'da her zamanki gibi çok samimi sıcacık bir hava vardı. Sanki bir festival hali.. Ada şahane koşu bahane gibi.. :) Bozcaada'nın renkleri bir başka.. pembeler, maviler, sarılar, yeşiller.. muhteşem..

Cuma sabahı kuzenler istanbul'dan annemler, teyzemler ve biz Ayvalık'tan koyulduk yola. Hava kapalıydı. Açıkçası üşüyecek olmak biraz moralimi bozmuştu. Biraz vapur bekledikten sonra adaya akşamüstü vardık. Otelimize yerlestikten sonra attık kendimizi sokağa.  Dışarıda cıvıl cıvıl bir ortam. Hemen hemen herkes meydandaki çınar ağacının altında toplanmış çay kahve içiyor.  Kimileri hala geliyor.  Bizde aksam yemek yiyeceğimiz mekani keşfe çıktık.  Ilk gece icin lodos Restaurant'ta yer ayrılmıştı. Servisten pek memnun kalmadik ama bunun sebebi kötü hava şartları da olabilir. Masamiz dışarıdaydi, üstümüzde tente de yoktu ve üstelik ön tarafta üstü kapalı bize ayrılmış masayı istemeyerek burayı tercih eden de bizdik. Bu yüzden daha da gıcık olmuştuk.  Güneş'im bütün geceyi yağmurluk altında geçirmek durumunda kaldı.  Biz ise çiseleyen yağmur ve rüzgâr eşliğinde yemek yedik ve sanırım lakerda dışında yemeklerden pek bişi kalmadı aklımda. Ertesi sabah güzel bir kahvaltıdan sonra kendimizi yine çınar altına attık. Çay kahve derken koşu saati geldi çattı. Çok heyecan ve bol motivasyon ile başladım fakat benim için son derece yorucu oldu. 10km yürüdüm evet koşmadım ve dönüşte ayaklarımı neredeyse hissetmiyordum. Koşu sonrası 4 gün ağrılar içinde kaldık. Sıfır antreman ile başlarsak bu şekilde sonuçlanmasına şaşmamak lazım. Bir sonraki koşu Kasım ayında istanbul'da. Köprüyü koşarak geçecekler. Ben bu sefer yokum.

Koşu sonrası bi süre dinlendikten sonra yemek yemek üzere dışarı çıktık. Cumartesi günü hava çok güzeldi. Rezervasyonu bu sefer Yakamoz Restaurant'tan yapmıştık. Herşey cok lezzetliydi. Son zamanlarda yediğim en taze istavritleri yedik. Günün yorgunluğunu harika bir yemekle atmış olduk.
Pazar günü planım kahvaltıdan sonra Adanın sokaklarında gezinmekti.  Nede olsa dönüş yolumuz uzun değil. Akşamüstü çıkmak yeterli olur.  Amacım hem gezinmek birazda şarap almak hattâ tatmaktı fakat şarap tadımının yasaklandığını unutmuşum. Sokaklarda gezinirken Masal diye cok sevimli bir mağazayı gezdim. Kesinlikle görülmeye değer.  Mağaza sahibinin önerisi üzerine Çamlıbağ şaraplarından almaya karar verdim. Çokta iyi yapmışım. Çok kaliteli, lezzetli ve içimi kolay. Ağızda hafif, hoş bir aroma bırakıyor.

Küçük haftasonu tatili bitmek üzere.. Şarapları aldıktan sonra yavaş yavaş yola koyulduk. Üstümde tatlı bir yorgunluk,  damağımda adanın leziz tatları, aklımda birbirinden güzel renkleri ve içimde 1 ay sonra tekrar geri gelecek olmanın heyecanı ile adadan ayrıldım..
Newbalance 10K koşu hatırası

11 Mayıs, 2014

Anne olmak

Güneş'im yarın tam 6 aylık.. yani ben tam 6 aylık bir anneyim.. :)
Bu, benim ilk anneler günüm..

Anne olmak..
Anneligin bu ilk evreleri biraz karmaşık bana göre..
Oldukça yorucu, yıpratıcı fakat eğlenceli ve bir o kadar da duygusal ve şefkat dolu..

Anne olmak.. uykuya hasret kalmakmış..
Uykunun en tatlı olduğu saatte, gecenin o sıcacık sessizliğinde o minik bedenin tebessüm ettiren sevimli ağlama sesine uyanmak, uyanmazsa bu sefer onu merak edip sadece nefes alıp verişini dinlemek için uyanmak demekmiş.
Yani uykunun insan hayatında çokta önemli olmadığını öğrenmekmiş, anne olmak.

Anne olmak.. onu huzur içinde yatağında uyurken bile özlemekmiş..
Sabahları uyandığında kendini duyurmak için çıkardığı seslerin verdiği huzurmuş..

Anne olmak.. tek başına markete giderken bile tatile çıktığını hissetmek..
Hayallere bir süreliğine ara vermek.. ama aynı zamanda yenilerini eklemek demekmiş..

Anne olmak.. hergün onun öğrendiği her yeni şeyle mutlu olmak.. ondan bir sürü şey öğrenmek,
o gülsün diye karşısında şekilden şekle girmek, gözlerinin içiyle gülen bebeğinle tekrar tekrar çocuk olmak..
Masumiyeti kucaklamak demekmiş..

Anne olmak.. 1 iken 2 olmak.. kendinden çok o olmak,
Anneni daha iyi anlamak demek..
Ona hâlâ ne kadar ihtiyacın olduğunu farketmekmiş..

Anneler günün kutlu olsun Annecim!!
Seni cok seviyorum..
Senden öğreneceğim daha çok şey var..

Ben yaklaşık liseden sonra anneler gününü hep annemden uzak geçirdim ama o günlerde içimden hep ona, ilkokulda öğrendiğimiz şu şarkı vardır ya hani
 " benim annem güzel annem beni al kollarına,
kucağında okşa beni, ninniler söyle bana.."  söyler ve hüngür hüngür ağlardım.
Son derece depresif bir şarkı, ağlamak için birebir. Hele bir de annenden uzak olunca..

Neyse ki.. bu benim ilk anneler günümü Bozcaada'da maaile hepberaber kutluyoruz.
Canım Annem, teyzem ve kuzenlerim.. Ünzile hanımın güzel kahvaltısıyla keyifli bir güne başlayacağız..

Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun! Sizlerin sevgisi tüm dünyayı ısıtır..

02 Mayıs, 2014

Selammm

Ufff.. birden heyecanlandım..
Aslında zaman zaman günlük tutan, kendi kendime yazan birisiyimdir. Geçen sene hamileliğim sırasında birkaç arkadaşımı ve blog yazarı anneleri takip etmeye başladım ve bunun çokta keyifli bir aktivite olduğunu farkettim.
Simdiyse biraz heyecanlandım ve ne yazacağımı bilemiyorum :)

Son birkaç gündür blogları inceliyorum. Blog oluşturmak, sayfa düzeni kurmak, yazı nasıl yayınlanır öğrenmeye çalışıyorum. Aslında iyi bir internet kullanıcısıyımdır fakat tıkanıklık anında abisine seslenen cinslerdenimdir. O yüzden sanırım blog, ilerleyen günlerde daha da sekillenecektir.


Evet blog dünyası ile geçen sene hamilelik dönemimde tanıştım. Doğum sonrası dünya tatlısı kızımız, Güneş' imiz ile olan hayata alışmak,  yine ayni dönemde canım kocamla radikal bir karar vererek taşındığımız Ayvalık'a alışmak derken ancak kendime dönebildim diyebilirim. 


İşte böyle!  

O zaman bugünlük bu kadar olsun :)
Önümüzdeki günlerde sizlerle cok şey paylaşacağım.  Günlük Ayvalık maceralarim, sevdigim ve sevmediğim şeyler,  gezilerimiz,  lezzet yolculuklarim ve daha birçoğu..

Şimdilik Hoşçakalın!